Türkiye'de çevre hukuku son yıllarda önemli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişim süreci, ülkemizde çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması yolunda önemli adımların atılmasını sağlamıştır. Türkiye'de çevre hukukunun gelişimi, birçok yasal düzenleme ile gerçekleştirilen düzenlemelerle şekillenmiştir.
1960'lı yıllara kadar Türkiye'de çevre hukuku kavramı pek bilinmemekteydi. Ancak 1960'lı yıllardan itibaren ülkede sanayileşme sürecinde hızlı bir artış yaşanmış ve çevre sorunları da beraberinde gelmiştir. Sanayi tesislerinin artması, hava, su ve toprağın kirlenmesine sebep olmuş, doğal kaynakların tahrip olmasıyla ekosistemler ciddi zararlar görmüştür.
Bu çevre sorunlarına çözüm bulmak amacıyla Türkiye'de çevre hukuku alanında önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır. 1982 Anayasası'nda çevrenin korunmasını öngören hükümler yer almış ve böylece çevrenin insan hayatı için vazgeçilmez bir hakkı olduğu kabul edilmiştir.
1983 yılında çevre kavramının yasal olarak tanımlandığı Çevre Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Kanun; endüstriyel atıkların bertaraf edilmesi, hava ve su kirliliğinin önlenmesi, ormanların korunması gibi konuları düzenlemiştir.
Daha sonraki yıllarda çevre hukuku alanında yapılan düzenlemelerle çevre koruma mekanizmaları güçlendirilmiştir. Sanayi tesislerinin çevre açısından denetlenmesi ve lisanslandırılması için çevresel etki değerlendirmesi uygulaması başlatılmıştır. Çevre Bakanlığı ve ilgili çevre kuruluşlarına çevre politikası oluşturmak ve uygulamak gibi görev ve yetkiler verilmiştir.
Son yıllarda ise Türkiye, çevre alanında uluslararası standartlara uyum sağlamak amacıyla önemli adımlar atmaktadır. AB Çevre Acquis'si olarak adlandırılan AB çevre mevzuatına uyum süreci başlamış ve pek çok çevre direktifi Türk hukukuna entegre edilmiştir.
Türkiye'de çevre hukuku alanında yaşanan bu gelişmeler, çevre koruma bilincinin artmasını sağlamış ve çevre sorunları konusunda daha duyarlı bir hukuki çerçeve oluşturulmuştur. Ancak hala çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi gibi sorunlar ülkemizin karşılaştığı önemli problemler arasında yer almaktadır. Bu nedenle çevre hukuku alanında daha fazla çalışma ve düzenleme yapılması gerekmektedir. Çünkü sadece iyi bir çevre hukuku ile doğanın ve insan yaşamının sürdürülebilirliği sağlanabilir.
1960'lı yıllara kadar Türkiye'de çevre hukuku kavramı pek bilinmemekteydi. Ancak 1960'lı yıllardan itibaren ülkede sanayileşme sürecinde hızlı bir artış yaşanmış ve çevre sorunları da beraberinde gelmiştir. Sanayi tesislerinin artması, hava, su ve toprağın kirlenmesine sebep olmuş, doğal kaynakların tahrip olmasıyla ekosistemler ciddi zararlar görmüştür.
Bu çevre sorunlarına çözüm bulmak amacıyla Türkiye'de çevre hukuku alanında önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır. 1982 Anayasası'nda çevrenin korunmasını öngören hükümler yer almış ve böylece çevrenin insan hayatı için vazgeçilmez bir hakkı olduğu kabul edilmiştir.
1983 yılında çevre kavramının yasal olarak tanımlandığı Çevre Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Kanun; endüstriyel atıkların bertaraf edilmesi, hava ve su kirliliğinin önlenmesi, ormanların korunması gibi konuları düzenlemiştir.
Daha sonraki yıllarda çevre hukuku alanında yapılan düzenlemelerle çevre koruma mekanizmaları güçlendirilmiştir. Sanayi tesislerinin çevre açısından denetlenmesi ve lisanslandırılması için çevresel etki değerlendirmesi uygulaması başlatılmıştır. Çevre Bakanlığı ve ilgili çevre kuruluşlarına çevre politikası oluşturmak ve uygulamak gibi görev ve yetkiler verilmiştir.
Son yıllarda ise Türkiye, çevre alanında uluslararası standartlara uyum sağlamak amacıyla önemli adımlar atmaktadır. AB Çevre Acquis'si olarak adlandırılan AB çevre mevzuatına uyum süreci başlamış ve pek çok çevre direktifi Türk hukukuna entegre edilmiştir.
Türkiye'de çevre hukuku alanında yaşanan bu gelişmeler, çevre koruma bilincinin artmasını sağlamış ve çevre sorunları konusunda daha duyarlı bir hukuki çerçeve oluşturulmuştur. Ancak hala çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi gibi sorunlar ülkemizin karşılaştığı önemli problemler arasında yer almaktadır. Bu nedenle çevre hukuku alanında daha fazla çalışma ve düzenleme yapılması gerekmektedir. Çünkü sadece iyi bir çevre hukuku ile doğanın ve insan yaşamının sürdürülebilirliği sağlanabilir.